Radyoterapi saç döker mi?
Saçlı deriye ışın verilmedikçe radyoterapi saç dökmez. Eğer beyin tedavi edilecekse saçlı deri ışın alacağı için saçlar dökülür. Verilen doza bağlı olarak saçlar daha sonra çıkabilir veya seyrek olarak daha zayıf çıkabilir. Tedavi dozu yüksekse veya yoğun tedavi alan bölgeler varsa saçlar bu bölgede kalıcı olarak dökülür.
Radyoterapi kısırlık yapar mı?
Kadında yumurtalıklar, erkekte testisler ışınlanmadıkça radyoterapi kısırlık yapmaz.
Kanserli hasta şeker yiyebilir mi?
Şekerin kanserli hastaya zararlı olduğu düşüncesi, hücre kültürleri ile yapılan sınırlı laboratuvar deneylerine dayanmaktadır. İnsanda durum laboratuvar şartlarından oldukça farklıdır. Şeker dokulara ve kanser hücrelerine kan ile taşınır. Şeker alındığı zaman vücut bunu kullanır. Fazlası şeker olarak depolanır, daha fazlası yağa dönüşür. Kanda şeker düştüğü zaman, yani aç kaldığımızda ilk önce şeker depoları kullanılır. Daha sonra yağ yakılarak şekere dönüştürülür ve kullanılır. Hiç şeker almayan kişide vücut en kolay, yenen karbonhidratları, yani unu nişastayı ve yağı şekere dönüştürerek kandaki şeker düzeyini normale getirir. Anlatmaya çalıştığım gibi insan şeker yese de yemese de vücut kandaki şeker miktarını dengede tutar. Onun için kanserli hasta şeker yediğinde bunun kanserli hücrelere gideceği ve kanseri besleyeceği söylemi doğru değildir.
Diğer taraftan aşırı kilo bazı kanser türlerinin sebepleri arasındadır. Bilinen hastalığı olmayan kişi, genel sağlık açısından kilosunu dengede tutmak zorundadır. Bu aynen kanserli hastada da geçerlidir. Fazla kilo herkes için zararlıdır. Diğer taraftan şeker aldığımız zaman salgılanan ensülin hormonunun etkileri de incelenmiştir. Gene de pratik ve esas ölçü kilomuzun kaçmamasıdır.
Kanser tedavisi sırasında kilo almak mı gerekir?
Halk arasında zayıflamaya başlamak hastalık başlangıcı olarak algılanmakta ve hasta kişide kilo kaybı endişe yaratmaktadır. Kanser tedavisi gören kişide çeşitli sebeplerle iştah azalabilir. Tedavi boyunca hasta yeterli besin almalıdır. Bunun en basit göstergesi tartıdır. Hasta şişman değilse kilo kaybetmemelidir. Şişmansa veya hafif kilolu ise biraz zayıflamasından endişe etmemek gerekir. Tedavi sırasında normal beslenme alışkanlığını sürdürmek, iştah azaldıysa, kendini bilinçli olarak, alışılmış ölçülerde yemeğe zorlamak en geçerli yoldur.
Kanserden korunmak için nasıl beslenelim?
Kanserle beslenme arasındaki ilişki sonra yıllarda devamlı gündemdedir. Bu konuda çok özel bilgilere ihtiyaç yoktur. Aşırı kilo ile kanser arasındaki ilişki en net bilgilerden biridir. Fazla kilo hem bazı kanser türlerinin sebepleri arasındadır, hem de kansere yakalanmış kişilerde ölüm oranını arttıran faktörler arasındadır. Sindirim sistemi, meme, prostat, pankreas, rahim kanserleri kilo ile doğrudan ilişkilidir. Kilonuzu arttıran ne varsa bunlardan kaçınmanız, kilo yapmayan ne varsa bunlara yönelmeniz gerekir. Bu basit formülü uyguladınız zaman üzerinize düşeni hem kanser hem de kalp ve damar hastalıkları açısından yapmış olursunuz. Biraz daha detaya girersek, yağ, şeker, un ve nişastayı azaltın. Tokluk hissi için sebze ve meyveyi arttırın. Yaşınıza uygun olarak kırmızı eti sınırlayın. Bunları yaptığınız zaman hem bilinen zararlardan korunur hem de vücudunuz için yararlı vitamin, mineral, antioksidan maddeleri doğal yoldan alırsınız. Sebze, meyve ile aldığınız lifli besin ayrıca sindirim sistemi için gösterilmiş koruyucu etkiyi sağlayacaktır. Hayvansal besinleri ölçülü alıyorsanız, kilonuz yaşınıza ve boyunuza göre tıbbi sağlıklı ölçüler içindeyse, günde toplam 5 porsiyon salata, sebze veya meyve yiyorsanız, yaşınıza uygun egzersiz yapıyorsanız, siz hem kanser hem de genel sağlığınız için üzerinize düşeni yapıyorsunuz. Hangi meyve veya sebze çeşidinde neyin fazla olduğu ya da daha yaralı olduğuna fazla dikkatin çok faydası olmadığını da bilin. Daha fazlası akla yorgunluk verir.
Alternatif tıp yöntemleri yaralı mıdır?
Alternatif tıp olarak sunulan yöntemlerin yararı bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Tıbbi kurallara uyulmadan sunulan veriler tıp bilgisi olarak kabul edilmez ve uygulanmaması gerekir.
Bir ilaç veya yöntem geliştirilirken çeşitli evrelerden geçer. Önce laboratuvar çalışmaları ve deneyleri, sonra hayvan deneyleri daha sonra insanlar üzerinde zarar ve doz araştırmaları, daha sonra hangi tür kanser tipi için geliştirilmişse yarar araştırmaları yapılır. Zararı olmadığı ve yararı gösterildiği zaman tıbbın genel kullanımına açılır. Yani ürün olarak piyasaya sürülür. Genel kullanıma açılan ilaç daha sonra birbirine eş olan hasta guruplarında kıyaslamalı çalışmalarla sınanır. Yani etkinliği ve yarar oranı bilinen tedavilerle bilimsel yöntemlerle araştırılmaya devam eder.
Laboratuvar çalışmaları ile başlayan araştırmaların ürün olarak kullanıma sürülmesi için geçen süre 10-15 yıldır. Laboratuvar çalışması ile başlayan araştırmaların %2-5 i ilaca dönüşür. Aldığımız ilaçlar sonuçta bu konuda iyi yetişmiş ve üst eğitimli çeşitli dallardan kişilerin çalışmasına rağmen 10-15 yılda %2-5 verimle ortaya çıkar.
İlaçların kullanımında doz çok önemlidir. Bu nedenle aldığınız her ürün içinde belli yoğunlukta etken madde içerir, ayrıca mikrop ve diğer kimyasal maddelerden temizlenmiştir.
Kişilerin yarar iddia ederek sundukları çeşitli maddelerin hiçbiri bu aşamalardan ve testlerden geçmez. İçinde ne olduğunu bilmek çoğunlukla mümkün değildir. Saflığı ve yoğunluğu hiçbir ölçüye vurulamaz. Bildiğimiz ve günlük kullanımımızda olan maddelerin ilaç eşdeğeri olarak sunulması ise zaten inandırıcı değildir. Çağdaş tıp bu yöntemlerden yüzyıllar içinde geçmiş ve bugünkü tarifine ulaşmıştır. Birçok ilaç hala bitkisel kökenli olarak, etkinliği arttırılmış ve dozu belirlenmiş şekilde, çağdaş ilaçların ana maddesidir.
Doktorların halk arasında tavsiye edilen şeylere karşı çıkmasının sebebi bunların zararlı da olabileceği ve faydasının bilimsel yöntemlerle gösterilmemesine dayanır. Alternatif tıp olarak sunulan maddeler, karışımlar bu sebeple çağdaş tıbbın dışındadır.
Kanser bulaşıcı mıdır?
Kanser bulaşıcı bir hastalık değildir. Bazı kanser türlerinin oluşmasında virüsler rol oynar ancak bu hastalığın doğrudan bulaşıcı olacağı anlamına gelmez. Çocuk büyük herkesin kanserli hastayla genel sağlık kuralları içinde temas etmesinde sakınca yoktur.
Meme kanseri karşı memeye sıçrar mı?
Meme kanseri karşı memede aynı anda veya ileriki yıllarda ortaya çıkabilir. Basit anlatımla karşı meme ayrı bir organdır ve o da kanser yapabilir. Cinsi daha önceki kanserle aynı veya değişiktir. Bu bir sıçrama değildir.
Kanserli hasta ameliyat edilirse hastalık yayılır mı?
Halk arasında kansere bıçak vurulunca yayılır şeklinde bir inanç vardır. Hiçbir şekilde doğru değildir. Ancak cerrahi karar hastanın durumuna ve kanserin türüne göre verilir. Her hasta cerrahi için uygun değildir. Gerekli olduğu zaman cerrahiden hiçbir zaman kaçınılmaz. Uygun hastada en etkin yöntemdir.
Kanser kalıtımla geçer mi?
Genetik yolla geçen kanser türleri vardır. Sık rastlanan kanserlerden meme, kalın barsak ve kadın yumurtalık kanserlerinde genetik geçiş bilinmektedir. Ancak bu hiçbir zaman anne veya babası bu kansere sahip olan kişilerde mutlaka kanser çıkacağı anlamına gelmez. Doktorlar kanserli hastayı bu yönde de değerlendirir ve çocukları, yakın kan bağı olanlarla ilgili alınacak tedbirler için gerekli bilgileri aktarırlar. Meme, kalın barsak ve yumurtalık kanserli hastaların ancak bir kısmı genetik geçiş taşır. Tüm olgular bu tanımda değildir.
Her kanser ölümcül müdür?
Kanserler türlerine göre yaşam beklentisi açısından çok farklılıklar gösterir. Bu nedenle şifa oranı da değişkendir. Ayrıca ölüm oranı yüksek kanserlerde dahi hastalığın yaygınlığına göre gidiş farklıdır. Soruya genel cevap vermek gerekirse kanserli hasta mutlaka kanserden ölmez.
Radyoterapi alan hasta çevreye ışın yayar mı?
Radyoterapi yapılan hasta çevreye ışın yaymaz. Tedavi odasından çıktığı anda herkes gibidir. Hamilelerle, çocuklarla ve erişkinlerle temasında hiçbir sakınca, kısıtlama yoktur. Radyoterapiyi, nükleer tıp uygulamaları ile karıştırmamak gerekir.
Radyoterapi sonrası vücuttaki ışını boşaltmak için ne yapmak gerekir?
Radyoterapi sonrası vücutta ışın kalmaz. Etki tedavi anında, yani makina altında ışın verilirken hücrelerle ışının etkileşimi ile oluşur. Işının vücutta kalması, depolanması söz konusu değildir. Halkın yarattığı hayal ürünü tavsiyeler kulaktan kulağa yayılmaktadır. Tıbbi geçerliği yoktur.